|
|
|
|
ALLAH(c.c.)İÇİN SEVMEK |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ALLAH İÇİN SEVMEK
Yokluk aleminden varlık alemine geldik. Biz yok idik ve eğer Rabbimiz tarafından yaratılmasaydık asla var olamayacaktık. Var olmakla kalmadık insan olarak yaratıldık. Rabbimiz bizi sevdi de var etti. Rabbimiz bize değer verdi de bizi yarattı. Sevene karşılık sevgi gerek. Seven hele Yaratan Rab olunca o zaman sevgiyi derinleştirmek gerek. Sadece Yaratanı değil yarattıklarını da sevmek gerek.
Yaratılmışların özünde Yaratan vardır. Bu sebeple yaratılanlar yaratandan dolayı sevilmelidir. Allah için sevmek, sevginin merkezine Yaratanımızı koymak demektir. O’nun rızasına nail olmak için sevmek, O’nun bizi sevmesi için sevmek, O’nun sevgisine layık olmak için sevmek velhasıl O’nun için sevmek sevgiye gerçek misyonunu yükleyecektir.
İnsanoğlu yaratılış itibariyle bir şeyleri sevmeye meyyaldir. Herkes farklı bir şeyleri sever. Bazıları maddeyi sever, maddede her şeyi aramaya çalışır, madde onun için değerlidir. Elde edilen şeyler ona zevk verir, keyif verir. Elde olmayan şeyler için sıkıntılar ile kendini harap eder. Dünya onun için her şeydir. Dünyalık her şeydir. Para maddenin merkezinde bulunur. Maddeyi sevenler maddi güce önem verir. Maddi güce önem veren her şeyin üstesinden kendisinin gelebileceğine inanır sonuç itibariyle aldanır. Böyle bir aldanma için Yüce Rabbimizin bir uyarısı vardır. Kur’an-ı Kerim’de bir ayette şöyle buyrulmaktadır.
قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”
Kimi insan insanı sever ona değer verir. İnsanın olmadığı bir hayatı benimsemez. Hümanist yaklaşır. İnsanın her şeyin özüne yerleştirir. Bir bakıma güzel olan bu durum insana kendisinde olmayan birçok gücün yüklenmesiyle yanlış sevgi şekilleri ortaya çıkar. Kadınlar erkekleri, erkekler kadınları sevmeye meyilli yaratılmıştır. Neslin devamı, hayatın paylaşılması için bu şarttır. Bazı insanlar bu sevgide yanlış yollara düşer, aşırıya gider bir insan için hayatını heder eder. Bazıları sevdiğine ulaşamadığı için Dinin haram kıldığı cana kıyar, intihar eder, kaybedenlerden olur. Bazen de Mecnun misali kişi Leyla’sını sever ama bu sevgi Leyla’da kalmaz onu geçip Rabbe ulaşır. İşte Rabbe ulaşan bu sevgide fayda vardır. Yüce Rabbimiz Müminlerin Allah’a olan sevgisini şöyle bildirmektedir. “İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını ‘eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür
Sevileni Allah için sevmek, Sevilenden hiçbir karşılık beklememektir. İyilik yapıldığı zaman artan, kötülük yapıldığı zaman azalan bir sevgi değildir Allah için sevmek. Allah için seven kişinin dudaklarından şu mısralar dökülür.
Gelse celâlinden cefâ,
Yahut cemâlinden vefâ,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Müminler birbirlerini Allah için severler, Allah için sevmelidirler. Yüce Rabbimiz Fetih süresinin son ayetinde müminlerin birbirlerine karşı merhametli oldukları şöyle vurgulanmaktadır.
مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَاناً سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ
“Muhammed, Allah’ın Resülüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.”k
Ben bir hiçtim, beni Sen Kudretinle yarattın.
Bana Sen vucüt verdin, hayat verdin, ruh verdin.
Bunları Sen bağışlamasaydın eğer, hiç kimse beni hiçlikten ve yokluktan çıkarıp bu dünyaya göndermezdi.
Ben bir anne ve babadan doğdum. Ama ben dünyaya gözümü açmadan önce, onlar da nasıl bir bebek beklediklerini bilmiyorlardı.
Bana Sen kendi dilediğin gibi bir süret verdin.
Bana dünyada hiç kimseye vermediğin bir sima verdin.
Alemlerin Rabbi benim yüzümde, sadece bana ait bir eserini nasıl işlemiş, göreyim ve göstereyim diye.
Bana göz verdin, Senin eserlerini göreyim diye.
Bana kulak verdin, Senin yarattıklarının Seni nasıl zikrediyor işiteyim diye.
Bana akıl verdin, Seni bulayım diye.
Bana dil verdin, Seni zikredeyim diye.
Bana kalp verdin, Seni seveyim diye.
Dünya ve ahiretin bütün nimetlerini önüme serdin ve bana bir arzu verdin Senden isteyeyim diye
Vermek istedin çünkü vermek Senin şanındandır.
Onun için bana istemeyi öğrettin.
Aldığım her nefes Senin Rahmetindendir Ya Rabbi.
Eriştiğim her nimet Senin ihsanındandır Ya Rabbi.
Neşem, sevinçim, mutluluk ve huzurum hep Sendendir Ya Rabbi.
Senin gizli açık nimetlerinin sayısını bilemem, hayal bile edemem. Bilsem de saymakla bitiremem Ya Rabbi.
Yalnız üzerimdeki en büyük nimetini bilirim:
Bana şükretmeyi öğreten de Sensin Ya Rabbi
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ZuZuYLa ORİFLAME |
|
|
|
|
|
|
|
ZuZu |
|
|
|
|
|
|
|
ARKADAŞLARIM |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TAKVİM |
|
|
| |